|
Adventure oyunları bende çok ayrı bir yere sahiptir.Eski günleri hatırladığımda çoğu kez aklıma Larry,Monkey Island,Indiana Jones ya da Maniac Mansion tipinde adventure oyunları gelir;karşısında uyukladığım,neşelendiğim,farklı duygulara kapıldığım ve en önemlisi düşük çözünürlükte bir ton yazıyı okumak zorunda kaldığım güzel oyunlar...
Zamanla teknolojinin gelişmesiyle beraber adventure oyunları da,düşük çözünürlükte yazı okumanın çok ötesinde bir yapıya büründü.Sanat harikası çizimler,çok daha kapsamlı metinler,daha kapsamlı senaryolar,seslendirmeler vs...
Sonunda adventure oyunları da bu aşamalar yüzünden az gelmeye başladı.Eski dostlarımızın yeni versiyonları dışında,kimi deha firmalar da yeni oyunlarla çıktı karşımıza.Son yıllarda üç önemli adventure oyununa imza atan Microids de adventure kıtlığını biraz olsun dindirmeye çalışan deha firmalardan biri...
Syberia ile iyi bir çıkış yakalayan firma,Post Mortem sayesinde çok daha iyi işler başarabileceğini kanıtladı.Ardından Syberia ile kıyaslandığında teknik açıdan pek farkları olmayan,tam anlamıyla senaryonun devamı niteliğindeki Syberia 2;ilk önce PC,arkasından X-Box ve PS2`larımıza konuk oldu...
Karlar altında...
“Ben Kate Walker ünlü bir firmada avukatlık yapıyorum.Varmak istediğim nokta ile ulaştığım nokta arasında dağlar kadar fark var.Geçen sene firmamın bir oyuncak fabrikası ile olan davasını halletmek üzere Fransa`ya gitmiştim.Fakat fabrika sahibine istediğim imzaları attıramadım.Çünkü atmasının imkanı yoktu,ölmüştü.Diğer bir şans da fabrikanın diğer ortağı olan Hans adındaki yaşlı adamdı.Onu bulana kadar akla karayı seçtim.Bulduktan sonra ona kağıt falan imzalatamadım.Çünkü Hans,imzalaması için baş koyduğu hayaline benim de ortak olmamı istiyordu.Benim yardımlarımla küçüklükten beri var olduğuna inandığı ve ulaşmak için sabırsızlandığı Syberia`ya gidebilecekti,ya da o öyle sanıyordu.Hayatım bir anda çok farklı bir rotaya sapmıştı.Hala beni bu hayale ortak eden dürtü Hans`dan mı,yoksa içimden mi geldi,bilemiyorum.Ancak şunu biliyorum ki,bu trenin içerisindeyim ve artık çok geç...
Aksilikler yakamı bırakmıyor.Şimdi de tren yolculuğumuz,birtakım nedenlerden dolayı kesildi.Yapmam gerekenler ise çok basit;ilk önce treni yeniden kurmalı,ardından da yeterli miktarda kömür bulmalıyım.Fakat dağ başı denilebilecek bir yerdeyiz,nerede olduğumuz konusunda şüphelerimiz var ve insanlar yabanilik seviyesinde;sanırım düşündüğüm kadar kolay olmayacak...”
Syberia hayalim,yollarda gözlerim...
Kate Walker`ı sol analog tuşuyla kontrol ediyorsunuz.Ancak bazı kontrol zorluklarıyla karşılaşacağınızı söylemeliyim.Özellikle ekranın bazı bölümlerine yaklaştığınız zaman kontrolün sizden çıkması,istediğiniz yere hızlı bir şekilde varmanızı zorlaştıracaktır.Bunun yanında etkileşimde bulunabileceğiniz objelerin üzerinde bir işaret çıkıyor ve bu sayede uzun süre nesne arama derdinden kurtuluyorsunuz.Inventory ekranı sol bölümde beliriyor,istediğiniz nesnenin üzerine bastığınızda da sol alt köşede yerini alıyor ve kullanım alanınıza girmiş oluyor...
Karşınıza çıkacak olan bulmacalarda en çok dikkat etmeniz gereken unsur,yapacaklarınızı mantıklı bir sıraya göre gerçekleştirmek olmalı.Mesela oyunun başında trenin kömür ihtiyacının olduğu kanısına varmazsanız,bir dahaki adıma geçemezsiniz.Önce kömür ihtiyacını belleğinize yerleştirmeli,ardından kömür arayışına geçmelisiniz.Yoksa kömür için kapısını çalacağınız insanlara “kömür istiyorum” diye bir soru soramazsınız...
Bunun yanında mutlaka az da olsa İngilizce bilmeniz gerekiyor.Oyundaki bulmacaları çözebilmeniz için,diyalogları anlamanız çözüme giden yolu çok daha kısaltacaktır.Ayrıca diyalogların haricinde edindiğiniz dokümanları da iyi bir şekilde irdelemelisiniz...
Diyalogları anlayıp,okuyabileceğiniz diğer metinleri de kavradıktan sonra bulmacaları çözmeniz zor olmayacaktır.Ancak bir de çeşitli mekanizmalarla uğraşmak zorunda olduğunuz bulmacalar var.Bu tip kafa çalıştırma problemlerinde biraz daha zorlanabilirsiniz...
Hikayenin sağlam oluşu,sürükleyici bir yapıyı da beraberinde getiriyor.Sonunda Syberia`ya ulaşacaklar mı,Kate`in geleceği ne olacak,Hans ölecek mi gibi soruları sık sık soruyorsunuz ve cevaplarını bulmak için de oyunun sade atmosferine bırakıyorsunuz kendinizi...
Oyunun devamlılığını sağlayan diğer etmenler ise,oldukça hoş müzikler ve bazen bir manzara eserini aratmayacak kadar ihtişamlı görünen grafikler...Karlar altındaki yerlerin büyüsü,içinizi okşayacak,yanında çalan hafif müziğin tonu ise kulaklarınızın pasını silecek;atmosfer sizi hiç bilmediğiniz diyarlara götürecek...
|
|
|