|
Artık herkesin bildiği üzere (sokaktaki çocuktan, yan sokaktaki manava kadar) Lost, talihsiz bir uçak kazası sonucu ıssız bir adaya düşen gariban yolcuların serüvenlerinin anlatıldığı güzide bir dizidir. İlk etapta “vay, ovvv, adaya bak” şeklinde ilerlese de dizi ilerleyen zaman içinde türlü türlü entrikalar, çatışmalar, felsefik yaklaşımlar, metafizik olaylar gibi beyin sömüren bir duruma bürünüyor. An itibariyle 4. sezona ara verilmiş durumda (24 Nisan itibariyle devam edecek dizi) ve bende bu aradan istifade “dur bir de oyununa bakalım şu haylazın” diyerek atladım üzerine. Bakalım dizinin içerdiği tüm bu derinliğin ne kadarını monitörün içinden bize yansıtabilmişler.
Oyunumuz yemyeşil ağaçlar içinde yerde bayılmış bir şekilde yatan Elliott’un uyanması ile başlıyor. Lost’un kendine has “göz bebeğine gir ve aniden uzaklaş” tavrı oyunun ilk saniyesinde bize merhaba diyor. Kimdir bu Elliott? İşte oyunun sırtını dayadığı esas soru bu. Hepimizin merakla arkalarındaki sırları öğrenmeye çalıştığımız onlarca karaktere ufacıkta olsa cevap vermek yerine, kim olduğunu hatırlamayan Elliott’un kendini bulma mücadelesini yönetiyoruz. Kaza sonucu hafızasını kaybeden karakterimiz adaya düşmeden evvel foto muhabirliği yapıyormuş. Bizde tüm oyun boyunca hafızasındaki eksik parçaları birleştireceğiz ve bunu yaparken de diziden aşina olduğumuz isimlere selam vereceğiz sadece.
|
|
|